Navigasyon |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Ana
Mürekkebi kara bir kalem elde
Hangi yazı kara yazılmaz ana
Arzumanım kaldı nergiste gülde
Çiçekler demete dizilmez ana
Yar yanımda hani sen neredesin
Kulağımda çınlar sanki hep sesin
Dertten çöktüğümü sana kim desin
Şimdi bir köşede büzüldüm ana
Ana dedim ateş çıktı içimden
Bu biçime girdim hangi biçimden
Bir yorgan yapıldı çalıdan çimden
Üstümden geçtiler ezildim ana
Kurbanın olayım derdim az değil
Öpeyim ellerin az daha eğil
Ölüm bir şirpençe ve yahut siğil
Yıllar geçip gitti bozuldum ana
Fizâhî'yem ses kesildi ferim de
Türlü dertler birikiyor serimde
Umudum da bitti hayâllerim de
Tıpkı gelin gibi süzüldüm ana
10 Mayıs 05
Antalya
Gel De Bir Bak
Göz göz olmuş yaralarım
Kurtlanıyom gel de bir bak
Kendi adım karalarım
Dertleniyom gel de bir bak
Tırmığım derdim ekini
Yedik bak ziftin pekini
Bu dünyanın tüm yükünü
Sırtlanıyom gel de bir bak
Bize borç harç geçirdiler
Aklımızı uçurdular
Hevesimi kaçırdılar
Mırtlanıyom gel de bir bak
Gelmese de kutsal çağrı
Umursamam yırtık bağrı
Yelken açtım Hakka doğru
Mertleniyom gel de bir bak
Her yerimde ayrı yama
Fizâhî alıştı zama
Kedi gibi çıktım dama
Martlanıyom gel de bir bak
Osman Aktaş
10 Ağustos 2007

Bakana Bak
İnsan olan hakikati yaşıyor
Gönül vesaiti kaftan aşıyor
Fakir cebi kel başını kaşıyor
Düşünde karnını doyurana bak
Zehir içsem Allah beni affetmez
Hayata dirensem pek gücüm yetmez
İnsan bu elbette umudu bitmez
Halk olmuş canlıyı kayırana bak
Yaşam başka yerde ben başka yerde
Biraz serserilik var bizim serde
Poyraz dört bir yandan güçlü eserde
Yaprağı dalından ayırana bak
Herkese bir kapı bir de eşik var
Tutmadı düzenim dünyada ayar
Gelip giden insan zamanı boyar
Uyumsuzca aklın sıyırana bak
İşte teneşirde benim bedenim
Kırıldı kollarım tutuyor yenim
Umuda bağlayan elbet hak dinim
Radyoda adımı duyurana bak
Hüseyin Fizahi kendin anlattı
Ah u zârı gök kubbeyi inletti
Kimi kendin kimi hakkı dinletti
Gözleri gözlere seyirene bak
4 Aralık 07
Nilüfer

Mahzuni
Yetişeydim meclisine varaydım
Tanısaydın beni hele MAHZUNİ
Demelerin kalem elde dereydim
Şimdi getireydim dile MAHZUNİ
Mahzuni Şerif'sin dilimde demen
İmkânım olsaydı gelseydim hemen
Tanışırız diye etmiştim güman
Beklemedin ettin hile MAHZUNİ
Kulağımda çınlar sazının sesi
Yüzümde gezinir sanki nefesi
Alamadım deyişinden hevesi
Bağlasaydın beni tele MAHZUNİ
Yirminci yüz yılın pîri sen oldun
Deme sonlarında bir isim kaldın
Nihayet çiçektin sen bile soldun
Benzedin sonunda güle MAHZUNİ
Sana gelse idim elde bir demet
Çok çabuk unutur insan muhannet
Bazan Ali dedin bazan Muhammet
Savruldu avazın yele MAHZUNİ
Hüseyin Fizâhî yasa boğuldu
Kuru yaprak gibi yele dağıldı
Biri öldü biri doğdu çoğaldı
Koyuldu hepsi de yola MAHZUNİ
17 Mayıs 02
Antalya

Zaman
Dolaştım dünyayı zamana şaştım
Bir nehirdir akar gider şu zaman
Önceden çiğ idim sonradan piştim
Bir ateştir yakar gider şu zaman
Nice peygamberler geçti bu yoldan
Bülbül de ayrılmış sevdiği gülden
Farkı yok kükreyen azgın bir selden
Her engeli söker gider şu zaman
Bir alıcı kuştur aman vermiyor
Bağlasan da hiç yerinde durmuyor
Gururundan gözü bir şey görmüyor
Şimşek gibi çakar gider şu zaman
Zaman bende ilaç sende ecel mi
Sabah taradığın saçında tel mi
Hırçınlığın gizler durgun bir göl mü
Girdabı berk çeker gider şu zaman
Fizahi fizahın işitmez zaman
Sanki bir pehlivan sillesi yaman
Nafile yalvarma vermez ki aman
Azrail'dir yıkar gider şu zaman
7 Nisan 05
Antalya
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 4 ziyaretçi (5 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|
|
|
|